İklim krizi çok uzun müddettir en kıymetli global sıkıntılardan biri. Son devirde yaşanılan tabiat olayları, krizin gerçekliğini de onunla uğraş konusundaki mecburiliği da net biçimde ortaya koyuyor. İklim krizi hem hayatları hem de ekonomiyi tehdit ediyor. Avrupa-Akdeniz İklim Değişikliği Merkezi’ne (CMCC) nazaran Türkiye’de, iklim tesirleri nedeniyle 2050’ye kadar büyümenin yüzde 2.2’si kaybedilebilir. 2053 net sıfır karbon gayesi öncesinde, 2030 yılında sera gazında mutlak azaltımı amaçlamak, yeşil güç kullanımını artırmak, fosil yakıt tüketimini sıfırlamak ve iklim krizi kaynaklı felaketleri önleyebilmek için iktisadın her alanında kapsamlı ve yeni bir kalkınma stratejisi oluşturmak ise kaçınılmaz olarak görülüyor.
YENİ BİR STRATEJİ MÜMKÜN
Sürdürülebilir İktisat ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA) Yöneticisi Bengisu Özenç, çaba edilmediği takdirde iklim koşullarında artan istikrarsızlıkların daha yüksek maliyetlere neden olabileceğini belirtiyor. “Erken harekete geçmekse amaca daha düşük maliyetle ulaşılmasını sağlayacak” diyen Özenç’e nazaran, global iklim maksatları doğrultusunda atılacak adımlarla kayıp-zarar maliyetlerini azaltmak ve sanayi, ticaret, Ar-Ge’de iklim siyasetleri özelinde yeni bir ekonomik kalkınma stratejisi kurgulamak mümkün.
‘FATURAYI KABARTIYOR’
Avrupa İklim Aksiyon Ağı Türkiye Koordinatörü Hasret Katısöz ise, “İklim değişikliğiyle çaba etmemenin faturası gelişen ülkeler için daha ağır” diyor. Katısöz şöyle devam ediyor: “Türkiye’nin global iklim müzakerelerinde etkin rol alması, örneğin yüzyıl ortasına kadar ülke gayelerinin güzelleştirilmesi yahut fosil yakıt tüketiminin sıfırlanmasına yönelik kararları alması ve adım atması gerekiyor. Türkiye en azından düzgün niyet göstergesi olarak 2030 iklim gayesini yıl sonundaki COP28’de revize ederek mutlak azaltım hedeflemeli.”
BM UYARDI: SON FIRSATI DA KAÇIRIYORUZ